ÜSLUP

Her yazarın, kendi edebî kişiliğine bağlı bir anlatış şekli vardır. Yazarların birbirinden farklı olan bu anlatış şekline, anlatım özelliği denir. (Eskiden buna eda, ya da üslup denirdi).

Anlatım özelliği (üslup), iki anlamda kullanılır: Genel anlamda, bir devir edebiyatının kullandığı dili işaret eder. “Tanzimat edebiyatı üslubu”, “Servet-i Fünun edebiyatı üslubu” gibi. Özel anlamda ise, yazarların anlatımdaki kişiliklerini kapsar.

Nasıl, önümüz sıra giden bir kimseyi, yürümesinin özelliğinden kolaylıkla tanırsak, ünlü bir yazarın imzasız bir yazısıyla karşılaştığımız zaman da, bu yazının, ö ünlü yazara ait olduğunu hemen anlarız.

Anlatım özelliği (üslup), sözlerin, çok uzun ya da kısa kurulmasından; icazlı, yani geniş ve ağır anlamla yüklü olmasından, ya da anlamı yüzeyde taşımasından; sözde edebî sanatlara fazla yer verilip verilmemesinden; söz diziminde fazla kuralcı davranılması, ya da günlük konuşmalardaki savrukluğa ve doğallığa bağlı kalınmasından; konu seçiminden, hitap edilen okuyucu kalitesinden, yazarın bağlandığı edebiyat akımının sanat ve dil anlayışından vb... doğar.

Güçlü anlatım özelliği olan yazarların yazıları, her zaman aranır ve zevkle okunur.

Bir yazarın anlatım özelliği ne olursa olsun, açıklık, sadelik ve doğallıktan ayrılmamalıdır. Bir anlatım özelliğinde bu nitelikler toplanınca, yazının anlatımı akıcılık kazanır.

Örneğin; Ömer Seyfettin’in yazılarında, tek sözcükten meydana gelmiş sözlerden başka, yığınlarla basit sözlere de rastlanır. Süssüzdür ve fazla sanatlı değildir. Bundan ötürü de yazılan, herkes tarafından kolayca anlaşılır. Sözlerin kısa ve açık olması anlatıma bir canlılık ve hareket kazandırır.

Bütün bu nitelikler Ömer Seyfettin’in anlatım özelliğini meydana getirmektedir.

Arılık (duruluk), sadelik, açıklık ve akıcılık, anlatım özelliğinin, yani üslûbun genel niteliklerindendir.

Bir yazının söylemek istediği şeyi bir çırpıda anlayı-vermek, sık sık sözlük karıştırmak zorunda kalmamak, okuma süresince, usanmamak bu nitelikler yar dimiyle sağlanır. Bir sürü yabancı sözcük kullanan, bir yığın terimleri arka arkaya sıralayan, ne dediği bir çırpıda anlaşılmayan, bir - iki sayfa okunduktan sonra usanç veren yazıların üslûbu, kötü ve başarısızdır. Şimdi anlatım özelliğinin genel nitelikleri olan ardık (= duruluk), sadelik, açıklık ve akıcılık’ın ne olduklarım sırasıyle görelim:

1-ARILIK (DURULUK):

İçinde dilimizde karşılığı bulunan yabancı sözcükler ve yabancı dil kurallarıyla yapılmış tamlamalar bulunmayan an Türkçe niteliğine Arılık ( duruluk) denir. Duru anlatım, sözün anlamının kolay kavranmasını sağlar.

İslam uygarlığına girişimizden sonra, Arap ve Fars dillerinin etkisinde kalan Divan edebiyatımız, yüzyıllarca Türkçeyi bir kenarda bırakmış, dilimizin gelişmesini engellemiştir. Arapça ve Farsça, birçok kavramlarıyla birlikte dilimize yerleşmiştir. Hatta bazı sanatçılarımız bu dillerle süslü ve sanatlı yazı yazmayı moda haline getirmişlerdir. Tanzimat Edebiyatı Akimiyle dilde bir arınma çabası gösterilmişse de, Servet-i Fünun Edebiyatı Akımı sırasında yeniden geriye dönüş yapılmış ve dilimiz tekrar Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalarıyla doldurulmuştur. Milli Edebiyat Akimiyle birlikte dil de arınmaya başlamış, konuşma dilimiz edebiyat dili olarak ele alınmıştır. Her alanda olduğu gibi, ATATÜRK, dilimizin de bağımsızlığa kavuşması gerektiği düşüncesini ileri sürerek Türk Dil Kurumu’nu kurmuş, birçok sanatçımızı ve dil bilginlerini toplayarak 1932 yılında, ilk Türk Dil Kurultayı’nı açmıştır. Böylece dilimizin arınmasına hız verilmiş ve bugünkü şekline getirilmiştir.

2-SADELİK:

Bir yığın edebî sanatlarla yüklenmemiş, süssüz ve özlü anlatıma, sade anlatım denir. Divan edebiyatı ve Servet-i Fünun sanatçıları, birtakım söz hünerlerinden ve sanatlı söyleyişlerden hoşlanırlardı. Özellikle Divancılar, yazının özüne pek önem vermezlerdi. Halbuki düşünüldüğü gibi yazmak, gereksiz mecazlara ve sanatlara kaçmamak, yazının anlamca dolgun olmasını ve rahat anlaşılmasını sağlar.

3-AÇIKLIK:

Sözün kolay anlaşılır nitelikte olmasına açıklık denir. Bir yığın icazlı, cinaslı, dolambaçlı ve mazmunlarla yüklü sözler, söylenmek istenen şeyin anlaşılmasını güçleştirir. Sözün gerekli öğelerinden birinin eksik olması da anlamın kavranmasını zorlaştırır. Onun için dizimizde, dil kurallarını göz önünde bulundurmak gerekir.

4-AKICILIK:

Bir yazının rahat ve kolay okunması, içindeki sözcüklerin dile dolaşmaması durumuna akıcılık denir.

Gerek manzum, gerek nesir yazıların anlatımında, söylenmesi güç olan sözcükleri kullanmaktan sakınmalıdır. Akıcılık, sözcüklerin seçiminden ve söz dizimindeki uygunluktan gelebileceği gibi, hayal ve düşüncelerin düzenindeki dengeden de doğabilir.

Çok uzun ve girişik sözler de duygu ve düşüncelerin kavranmasını güçleştirir, yazının akıcılığını keser.

İçinde birçok terim bulunan yazılar da sıkıcı olur. Eğer çok terim kullanmak zorunluğu varsa, bunları elden geldiğince arka arkaya getirmemelidir.